Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Kitaplar

Savaş ve Açlar-Hasan İzzettin DİNAMO.jpg SAVAŞ VE AÇLAR-Hasan İzzettin DİNAMO
“Bunların hepsi belediyece gömdürülecek şehit ailelerinin çocuklarıydı. Fatma’nın ölüsü de gelince mezar­cılar irili ufaklı, kızlı erkekli çocuk ölülerini birer birer mezara indirip, toprağın üzerine yan yana dizmeye, sonra üzerlerine tah­ta dizmeden toprak atmaya başladılar. Bir yığın çocuk bir daha kalkıp oynamamak, ekmek istememek, cıvıldaşmamak, kavga et­memek üzere bir tek mezara atılmıştı. Bu, Şakire’nin çok gücüne gitti. İçinde korkunç bir hınç kabarmıştı. Bu felek denen şey ne korkunç bir canavardı? Babası, ağabeyi sınır boylarında mezarsız çürüyüp giden şu şehit yavrularının bir tek mutluluğu yerin altı­na girerek açıkta kurda kuşa yem olmaktan kurtuluşlarıydı. Şe­hitlerin geride bıraktığı varlıkları bu akıbet beklemiyor muydu?”

Hasan İzzettin Dinamo, Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarını en fazla yokluk ve kimsesizlik içinde geçiren yazarlarımızdandır. Savaş ve Açlar, bir ailenin yaşayabileceği en zor koşullardaki var olma mücadelesinin, savaşın etkisiyle, nasıl drama dönüştüğünü, nasıl dağılma ve yok olma sürecine girdiğini anlatan, çarpıcı ve bir o kadar da etkileyici bir roman.

Öksüz Musa-Hasan İzzettin DİNAMO.jpg ÖKSÜZ MUSA-Hasan İzzettin DİNAMO
Öksüz
Musa, Savaş ve Açlar'ın devamı niteliğinde olan ve Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın son yılları ve sonrasına denk gelen zaman sürecinde, şehit çocuklarının memleket sathına yayılmış çeşitli öksüz yurtlarında geçen açlık, yokluk ve yalnızlıklarıyla baş etme çabalarını anlatan, edebiyat tarihimizin önemli bir romanı. Roman, yalnız bu coğrafyada yaşayan insanların değil Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş aşamalarının ne denli çilelerle dolu olduğunu da anlatmaktadır.

Amisus Mavi Şehrin Öyküsü-Yücel BAYAR.jpg AMİSUS MAVİ ŞEHRİN ÖYKÜSÜ-Yücel BAYAR
Her şehirde mazinin izi bulunur bir parça. Ve biz bu izi takip ettikçe tanırız şehri. Tanıdığımız kadar severiz onu ve sevdiğimiz kadar da bağlanırız şehre. İşte o zaman şehir bizim olur, bizden olur... Anlarımız anılarımız kalır şehirde... Bizden sonrakilere iz kalır. Bıraktığımız her iz şehrin geleceği ve geleceğin şehri olur... Ve şiir olur şehir, şiir gibi dökülüp dudaklarımızdan usul usul akar gönlümüze. Öyle bir şiir ki, bazen bir mısrasında binlerce şehrin öyküsü yatar bu şiirin... İşte böyledir Anadolu. Bir mısrasında, binlerce şehrin öyküsünü anlatan şiir gibi şehirleri vardır Anadolu'nun...

Derviş Hoca-Mehmet YILMAZ.jpg DERVİŞ HOCA-Mehmet YILMAZ

Kitap, Horasan’dan yola çıkıp Anadolu’ya gelen Hamedanlı Hasan’ın hikâyesini o devrin Türkçesiyle kendi ağzından anlatıyordu ve o Hasan Hamedanî, Hoca Ahmed Yesevî’nin müritlerinden birisiydi. 


Bir Gün-Mehmet YILMAZ.jpg BİR GÜN-Mehmet YILMAZ
Suskunluğun pek çok anlam kazandığı bir sevda bu; çünkü ‘susuyorsam bil ki, seni düşünüyorumdur’ demişti ona…

Üniversite öğrencileri Yavuz ile Tuğçe’nin aşkını anlatıyor bu hikaye. 1999’un yazına denk gelen o birlikte geçirebildikleri bir günlerini, Samsun’u mesken tutarak işliyor… Öyle ki Yavuz, Şehr-i Samsun’u daha ziyade Tuğçe’nin varlığında seviyor; onların sabır dolu sevdalarıyla Samsun’un şehir ruhu birbirini sarıp sarmalıyor. Taşrada yaşanan bir aşk, alelade iki gencin hayalleriyle örülüyor. İyi ama burada farklı olan; bize vaat edilen ve bu kitabı okunası kılan şey ne? Nedir esasında herkesin yaşayabileceği bir sevdayı müstesna hale getiren?


Bir Deliler Evi-Ayfer TUNÇ.jpg BİR DELİLER EVİNİN YALAN YANLIŞ ANLATILAN KISA TARİHİ-Ayfer TUNÇ

Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, inanılmaz bir hızda seyreden, durmadan kendini çoğaltarak gelişen bir roman. Mekân ve zaman sınırı tanımayan, bir ucu 19. yüzyılda, bir ucu günümüzde, yazınsal bir Türkiye panoraması. Şaşırtıcı bir öykünün bittiğinin sanıldığı yerde, okuru olmadık bir öyküyle yeniden afallatan bir “insan manzaraları” kitabı.

Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek adlı kült kitabın yazarı Ayfer Tunç, bu kez, Karadeniz’in küçük bir kentinde denize sırtını dönmüş bir akıl hastanesinden yola çıkarak, akıllara durgunluk veren kişilerin yaşam zincirlerinden müthiş eğlenceli bir roman örüyor. Yalan Yanlış, yaklaşık yüz yıllık bir kesitte, siyasal ve toplumsal dönüm noktalarının insanların yaşamlarında bıraktığı izleri sürüyor.
Yalan Yanlış’ı soluk soluğa okurken, Türkiye’nin bütün hallerini yaşayacak, belki de insanlığın ortak hikâyesiyle yüz yüze geleceksiniz.

Kalemimin Sapını-Ferhan ŞENSOY.jpg KALEMİMİN SAPINI GÜLLE DONATTIM-Ferhan ŞENSOY

Bir ırmak kıyısında doğdum ben

Bir ırmak romandır bu

Hem el yazması

Elle tutulan

Elde var birinci cilt.


Samsun Öyküleri-Yılmaz ELMAS.jpg SAMSUN ÖYKÜLERÜ-Yılmaz ELMAS
İnsanın yaşadığı topluma benzemesi, elbette rastlandı değildir. Ne var ki, çeşitli nedenlerle yapılan göçler, insanla toprağı arasındaki bağı gevşetmektedir. Gevşeme, zamanla doğru orantılı çoğalmaktadır. Bu olgu, yazarlar arasında daha belirgin olarak çıkmaktadır.  Yazınımıza baktığımızda, geçmişte memleket öykülerin daha çok yazıldığına tanık olmaktayız. Günümüzde ise onun yerini gezi kitapları almaktadır.


Islak Kentin İnsanları-Zerrin KOÇ.jpg ISLAK KENTİN İNSANLARI-Zerrin KOÇ
Islak Kentin İnsanları, geçmişle siyasal bir hesaplaşma amacı gütmeyen, ama sıradan insanın gündelik yaşamını üç kuşak boyunca anlatan, adsız kahramanların oluşturduğu bir roman. Metnin akışı içinde resmi tarihin ünlü kişileri yer yer boy gösterseler de, bunlar, romanın artalanında yer almış görgelerdir. Romanda ustaca çizilen Islak Kent, kendi kültürünü dilediğince üretememiş, ürettiğini de koruyamamış bir Karadeniz kentidir. Göçle gelenler, kendi kültürlerini de birlikte getirerek, varolan kültürü de yok etmişlerdir. Ortaya bir karikatürleşme çıkmıştır. Bu da, yazarı, yer yer kara mizah çizimlerine götürmüştür. Islak Kentin İnsanları, böyle bir göçle başlar. Kerim Bey, sevgili karısı Lola Hanım'la, Buhara'dan yola koyulup Anadolu'ya geldiğinde yıl 1900'dür. Bu çekirdek aileden yola çıkarak yüzyıl sonuna kadar uzanan süreci işleyen Zerrin Koç, bu sürecin içine, giderek çoğalan aile bireylerinin, değişen toplumla birlikte yaşadıkları ilginç serüvenleri yerleştirerek, ustaca bir kurgu içinde 100 yıl süren bir sürecin romanını yazmış.


Çalı Harmanı-Akın ÜNER.jpg ÇALI HARMANI-Akın ÜNER
Ocak 1923’te imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi, yaklaşık iki milyon eski Osmanlı vatandaşına çok büyük bir dram yaşatmıştır. Rumeli coğrafyasına ait Müslümanları ve Anadolu coğrafyasına ait Ortodoksları yerlerinden, yurtlarından eden bu korkunç olayın edebiyatta yeterince işlendiğini söylemek mümkün değildir.
 Yerel şivelerin ustalıkla kullanıldığı romanda, Sülman Aga’nın, Kısır Fatme’nin, Papaz Andreas’ın, Halil Hafız’ın hüzün dolu hikayelerini okuyacak; Kavala’da, İzmir’de, Samsun’da, Selanik’te yaşanan drama okur gözüyle şahit olacaksınız.

Madam Kovacs-Şule ERSİN.jpg MADAM KOVACS ARTIK DÖNMEYECEK-Şule ERSİN

1950'lerin Samsun'unda bir aşk hikayesi. Radyo günlerinin, baloların, büyük bahçeli evlerin unutulmaz günlerinde... Masumiyetin henüz kaybolmadığı yıllardan 60'ların kargaşasına ve kırılan hayallerin ülkesine bir yolculuk... Madam Kovacs Artık Dönmeyecek hiç unutulmayan bir sevgilinin izini sürüyor; ayrılık acısının, özlemenin ve ne pahasına olursa olsun sevmenin izini... Eski güzel günleri hatırlayan ve içlerinde bir sızı kalan herkes için...

Kızgın Demir-Doğan KAN.jpg KIZGIN DEMİR-Doğan KAN
“Ben, Muharrem oğlu Kenan! Eşsiz güzellikteki memleketimi terk edip yaban ellere geldim. Dünyadaki tek varlığım olan eşim ve çocuklarım, fani dünyanın ağır yükü altında ezilsin istemedim”.
“Ben, Muharrem oğlu Kenan! Çocuklarıma güzel bir gelecek bırakabilmek için, gece gündüz çalışıp didindim. Bu acımasız şehir benden çok şeyler götürdü. Ne vardı, bin bir çeşit çiçekleri, çiğ düşmüş çimenleri, kekik kokan çayırları, sis çökmüş dumanlı dağları terke edip buralara gelecek?”
“Ben, Muharrem oğlu Kenan! Çocuklarım okuyup adam olsun, vatana millete hayırlı birer evlat olarak yetişsin istedim fakat yanılmışım. Başaramadım. Koca şehir acımasızca hayallerimi çaldı. Kızgın bir demir gibi yüreğimi dağladı.”

Yaşamak Tutkusu-Metin KÖKTEN.jpg YAŞAMAK TUTKUSU-Metin KÖKTEN