Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Doğum Gelenekleri

      Hayatın önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmekte olan doğum ile ilgili olarak, yöremizde tespit edilmiş çok sayıda geleneksel uygulama ve inanış bulunmaktadır. Günümüzde bilimsel ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak pek çoğundan vazgeçildiği görülen bu uygulama ve inanışları, doğum öncesi ve doğum sonrası yapılanlar olarak iki ana başlık altında toplayabiliriz.

  
   
Doğum Öncesi İle İlgili Uygulama ve İnanışlar:

  • Çocuğu olmayan gelinler tekke ve türbelere gidip dua eder ve adak adarlar. Çocuk olursa da adaklarını keserler. Doğan çocuklara erkek olursa türbede yatan zatın adı veya “Satılmış” ismi, kız olursa ise “Satı” ismi konulur.
  • Çocuğu olmayan kadın yedi hamile kadından bozuk para toplar ve bu paraları Hacca giden birine verir. Hacca giden kişi kadının çocuğu olması için Kâbe’de Allah’a dua eder ve paraları da sadaka olarak dağıtır.
  • Çocuğu olmayan kadın denizde kayıkla gezdirilir.
  • Hamile kadın korkutulmaz, koşmasına izin verilmez.
  • Hamile kadın uğursuzluk geleceği inancıyla kapı eşiğinde oturtulmaz.
  • Hamile kadına elden ele iğne verilmez. Eğer verilirse çocuğun çok zayıf doğacağına inanılır.
  • Hamile kadın çocuğunun güzel olması için aya ve güneşe bakar.
  • Hamile kadın çocuğunun güzel olması için güzel kızlara ve yakışıklı erkeklere bakar.
  • Hamile kadın kimi kınarsa çocuğunun da ona benzeyeceğine inanılır.
  • Bir odaya iki minder konulur ve bu minderlerden birinin altına bıçak diğerinin altına da makas bırakılır. Hamile kadın odaya girdikten sonra eğer makasın olduğu mindere oturursa kız, bıçağın olduğu mindere oturursa da erkek çocuğunun olacağına inanılır.
  • Hamile kadının haberi olmadan başına tuz serpilir. Hamile kadın ilk olarak burnunun üstündeki bir yere dokunursa çocuğunun erkek, burnunun aşağısında bir yere dokunursa çocuğunun kız olacağına inanılır.
  • Aşeren kadının isteğinin yerine getirilmemesi halinde çocuğun yarım doğacağına inanılır.
  • Hamile kadının vahşi ve çirkin hayvanlara bakması engellenir. Zira çocuğun da onlara benzeyeceğine inanılır.
  • Hamile kadına doğacak çocuğun erkek olması için genelde kabuklu meyveler, kız olması için de kabuksuz meyveler yedirilir.
  • Hamile kadın beyin yerse çocuğunun sık sık grip ve nezle olacağına burun akıntısıyla yaşayacağına inanılır.
  • Hamilelerin mezarlık ziyaret etmesine izin verilmez.
  • Hamile kadın çocukta herhangi bir hastalık olmasın diye mantar yemez.
  • Hamile kadın cenaze evine götürülmez.
  • Hamile kadına gece yolculuğu yaptırılmaz.
  • Hamile bir kadının yüzü sivilcelenirse kızı, yüzü pürüzsüzleşip güzelleşirse oğlu olacağına inanılır.
  • Hamile bir kadının kocası ava giderse doğacak çocuğun dilsiz olacağına veya çocuğun başına bir şey geleceğine inanılır.
  • Hamile bir kadının doğradığı et vücudunda nereye sıçrarsa, doğacak çocuğun da o bölgesinde bir ben olacağına inanılır.
  • Hamile kadın elma yerse doğacak çocuğunun güzel olacağına inanılır.
  • Hamile kadın ayva yerse doğacak çocuğunun benzinin sarı olacağına inanılır.
  • Süpürgeye oturan kadının kızının çok olacağına inanılır.
  • Hamile kadın erik yerse çocuğun çirkin doğacağına inanılır.
  • Hamile kadın ata binerse çocuğun inatçı olacağına inanılır.
  • Hamile kadın tavşana bakarsa çocuğun dudağının yarık olacağına inanılır.
  • Hamile kadın ayıya bakarsa çocuğun kıllı olacağına inanılır.
  • Hamile kadının karnı sivri olursa çocuğun erkek, karnı yayvan olursa da kız olacağına inanılır.
  • Hamile kadın çok zeytin yerse çocuğunun gözlerinin siyah olacağına inanılır.
  • Hamileye un eletilirse doğacak çocuğun şaşı olacağına inanılır.
  • Erkek doğuracak kadının sancısının belinde, kız doğuracak kadının sancısının ise uyluklarında olacağına inanılır.
  • Ekmek kırıntısı yiyen kadının çocuğunun güzel olacağına inanılır.
  • Hamile kadın çok patlıcan yerse çocuğunun esmer olacağına inanılır.
  • Hamile gül koklarsa çocuğunun vücudunda gül lekesi çıkacağına inanılır.
  • Hamile kadın biber yerse çocuğun sinirli olacağına inanılır.
  • Hamile kadın şeftali yerse doğacak çocuğun tüylü olacağına inanılır.
  • Hamile kadın hamileliği sırasında nar kabuğunu yüzüne sürerse çocu­ğun yüzünde gamze olacağına inanılır.
  • Hamile kadının karnı sivri olursa, canı tatlı yiyecekler çekerse ve yüzü beyazlaşırsa çocuğun erkek olacağına inanılır.
  • Hamile kadının karnı yuvarlak olur, canı ekşi yiyecekler çeker ve yüzünde isli lekeler olursa çocuğun kız olacağına inanılır.
  • Aşeren kadın izinsiz bir yerden bir şey yerse çocuğun arsız olacağına inanılır.
  • Hamile kadın cenazeye bakarsa doğacak çocuğunun benzinin sarı olacağına inanılır.
  • Hamile kadının yüzü beneklenirse kız çocuk doğuracağına, yüzü beyaz olursa da erkek çocuk doğuracağına inanılır.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       Doğum Sonrası İle İlgili Uygulama ve İnanışlar:

  • Bir kadının doğan çocukları belirli bir süre sonra ölüyorsa, o kadın tek evlilik yapmış olan kırk tane kadından kırk yama alır ve çocuğuna bir elbise diker. Bu elbiseyi giyen çocuğun ölmeyeceğine inanılır.
  • Bebek, doğumla birlikte kundağa sarılır. Bazı köylerde bir muska da bu kundağın içine konulur.
  • Yeni doğan çocuklara nazar değmemesi için nazarlık takılır.
  • Bebek doğunca ebesi veya ailenin yaşlı ve saygın bir kadını tarafından hemen göbek ismi konulur. Asıl ad daha sonra verilir.
  • Kutsal sayılan günlerde doğmuş bebeğe bu günlere uygun olarak Bayram, Arife, Mevlüde, Ramazan gibi isimler verilir.
  • Bebek doğduğunda ilk lokmasını iştahlı bir kişinin vermesine dikkat edilir. Eğer ilk lokmayı iştahlı bir kişi verirse bebeğin de iştahlı olacağına inanılır.
  • Yeni doğan bebek yüz göz olmasın diye önce annesinin ayakucuna yatırılır. Bir müddet sonra da annesinin sağ yanına konulur.
  • İleriki zamanlarda ağzının kokmaması için yeni doğan çocuğa bir iki saat süt verilmez.
  • Çocuğun teni kokmasın diye kırk gün tuzlu su ile yıkanır.
  • Bebek görmeye gidenler annenin yemesi için çorba, süt gibi yiyecekler ve bebeğin giymesi için çeşitli kıyafetler götürürler.
  • Yeni doğan bebeğin yüzüne bahtının açık olması için un sürülür.
  • Küçük bebeklerin ensesinden öpülmesi halinde inatçı veya annesine küskün olacağına inanılır.
  • Bebeği sarılıktan korumak için beşiğinin üstüne sarı bir bez örtülür.
  • Bebeğin sarılık olmaması için banyo suyuna altın yüzük konulur.
  • Hıçkıran bebeğe hıçkırığı çabuk geçsin diye bir kaşık limon suyu içirilir.
  • Çocuğun tez konuşması için hamur suyu içirilir ve gözü tok olsun diye gelen misafirlere tatlı ikram edilir.
  • Bebek boyu uzun olsun diye banyo yaptırılırken baş aşağı sallanır.
  • Yeni doğan bebeğe nazar değdirdiğine inanılan kişinin bastığı topraktan bir parça alınır ve çocuğun banyo yaptığı suya katılır.
  • Doğum yapan kadın için yaşlılar “Kırk gün kazma kürek başında” derler. Lohusalık dönemde kendilerine dikkat etmeyip üşüten, geceleri dışarı çıkan kadınların cinler tarafından çarpılacağına veya başlarına bir kötülük geleceğine inanılır.
  • Yörede “Kırklı kadının kırk gün mezarı açık olur” sözü sıklıkla söylenir. Doğum sonrası 40 gün anne ve çocuk dışarı çıkarılmamaya çalışılır.
  • Kırk ağaçtan kırk kabuk toplanır. Bu kabuklar yedi ayrı pınardan alınan suyun içine konulur. Yeni doğan bebek bu su ile gün doğmadan yıkanır. Bu şekilde çocuğun kırk basmasına uğramayacağına inanılır.
  • Yeni doğan bebeğin yatmış olduğu odanın kapısına karabasan basmasın diye elek asılır.
  • Yeni doğan bebeğin yanına düğün veya cenazeden birisi gelirse çocuk havaya kaldırılır. Kaldırılmazsa çocuğun kırk basmasına uğrayacağına inanılır.
  • Yeni doğan bebeği kara/kırk basmasın diye beşiğin üstüne erkek elbise konulur veya beşiğe süpürge bağlanır.
  • Kırkı çıkana kadar bebeğin korkmaması için beşiğine babasının ceketi asılır, yastığının altına da bıçak konulur.
  • Doğum yapan kadın kırkı çıkana kadar doğum yapmış başka bir kadının evinin önünde geçmez. Geçerse çocuğunun basık olacağına inanılır.
  • Kırklı anne ve bebek dışarı çıkmaz. Eğer çıkmak zorunda kalırlarsa çarpılmamaları için bebeğin kundağına bir parça ekmek ve küçük bir Kuran konulur.
  • Kırklı anne ve bebek bir yere misafirliğe giderse ev sahibesi anneye bir paket yağ ve yumurta verir. Bu durum misafirliğe gidilen evde bereketin çoğalması için yapılır.
  • Lohusa kadın kırkı çıkmadan elişi yaparsa bebeğin göbeğinin zor düşeceğine inanılır.
  • Annesi eğer kırklı çocuğa sırtını dönerse çocuğun sarılık olacağına inanılır.
  • Kırklı çocuğun bulunduğu eve et girmez. Girerse çocuğun basık olacağına inanılır. Eğer girmesi gerekirse et tarttırılır veya et eve girerken çocuk havaya kaldırılır.
  • Çocuğun kırkı çıkmadan eve sıcak ekmek sokulmaz.
  • İki kırklı kadın birbiriyle karşılaşırsa çocuklarının basık olacağına yani geç yürüyeceğine inanılır.
  • Lohusa iki kadın birbirleriyle iğne değiştirir. Böylece bebeklerinin kırk basmasına uğramayacağına inanılır.
  • Kırklı çocuğun bezleri akşamdan sonra dışarıda bırakılmaz. Bırakılırsa uğursuzluk geleceğine inanılır.
  • Kırklı çocuğa uyurken bakılması iyi sayılmaz.
  • Kırklı çocuk eğilip bacaklarının arasından bakarsa bir misafirin geleceğine inanılır.
  • Kırk basan çocuk asma ağacının altından geçirilir.
  • Çocuğu kırk basarsa annesinin en sevdiği elbisesinden bir parça alınır ve bir suyun içine atılır. Çocuk bu su ile yıkanır.
  • Çocuk doğduktan kırk gün sonra bir tasa kırk bardak su ve çeşitli eşyalar (altın veya gümüş bilezik, yüzük küpe gibi) konulur.Bu tas başka bir kaptaki suyun içine boşaltılır. Bu su ile çocuk yıkanır. Bu işleme “Çocuk kırklaması” denir. Bebeğin banyosu bitince aynı suyla anne de yıkanır. Kırklanan anne ve bebek artık dışarıya rahat rahat çıkabilirler.
  • Çocuğun kırklama suyuna altın bilezik konulursa ileride çocuğun altınının çok olacağına inanılır.
  • Kırkı çıkan anneye ziyarete gittiği yerlerde yumurta gibi tutasın denilerek yumurta yedirilir.
  • Bebeğin kırkından önce tırnağı kesilmez.
  • İlk defa tırnağı kesilecek bebeğe tırnak kesilmeden önce babasının cebinden para aldırılır. Böyle yaptırılırsa bebeğin büyüyünce cömert birisi olacağına inanılır.
  • Kırkı çıkan çocuğun ilk tırnak kesimi yapılırken çocuğun elleri babasının gömleğinin cebine sokulur ve tırnakları buğday ununa batırılır.
  • Bebeğin düşen göbeği bir cami veya ev temeline gömülür. Cami temeline gömülürse dindar, ev temeline gömülürse de evine bağlı birisi olacağına inanılır.
  • Düşen göbeği dışarı atılırsa çocuğun başıboş veya haylaz olacağına inanılır. Bunun için çocuğun göbeği okuyup büyük adam diye bir okul bahçesine gömülür.
  • Çocuğun göbeği ayakaltı olmayan tenha bir yere gömülür.
  • Bebeğin göbek bağı sandığa konulur.
  • Çocuğun dişi çıkınca içine pirinç katılarak bulgur kaynatılır. Bu komşulara dağıtılır onlar da çocuğa hediye verir.
  • Bebeğin ilk dişini gören hediye alır.
  • Bir bebeğin ilk dişini gören kişi bakır bir şeyle çocuğun dişine vurur. Böylece çocuğun dişlerinin sağlam olacağına inanılır.
  • Kız çocuğunun ilk dişi düştüğünde ineğin altına atılır. Böyle yapılırsa ineğin dişi bir yavru doğuracağına inanılır. Erkek çocuğun ilk dişi düştüğünde ise çocuğun dişi evin damına atılır. Bu çocuğun yüksek tahsilli yüksek makamlı görevlerde bulunması murat edilir.
  • Bebek bir yaşına gelinceye kadar herhangi bir yere misafirliğe götürüldüğünde ev sahibi bebeğin kundağına ekmek veya yumurta koyar.
  • Geç konuşan çocuğun ağzına bir an evvel konuşsun diye kuş sokulur.
  • Yürüyemeyen çocuk cuma günü camiye götürülür. Burada ayağına kırmızı bir ip bağlanır ve caminin önünde beklenir. İp, cuma namazından ilk çıkan kişiye kestirilir ya da çözdürülür.
  • Bir yaşına kadar yürüyemeyen çocuğun ayaklarına kırmızı bir ip bağlanır. Bu ip civarda hızlı yürüdüğü düşünülen bir kadın tarafından kesilir. Bu kadın ipi kestikten sonra arkasına bakmadan hızlı bir biçimde yürümeye başlar. Çocuğun bu kadının peşinden giderek yürüyeceğine inanılır.