Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Destanlar

Türk Kurtuluş Savaşı Destanı: (Âşık Kemali Bülbül)


Süzüldü Boğaz’dan Karadeniz’e
O’nu Bandırma’da görür gibiyim
Allah kurtarıcı gönderdi bize
Üç günde Samsun’a varır gibiyim

O
ndokuz Mayıs’ın müjdeci günü
Buna bağlamıştı herkes gönlünü
Bağrına basınca Atatürk’ünü
Saygıyla selama durur gibiyim

Kurtuluş Savaşı buradan başlar
Andını içerek çatılır kaşlar
Ölmek var dönmek yok söz arkadaşlar!
Yurdumu düşmandan arır gibiyim

Amasya Tamimi mutlak parola
Adı Cumhuriyet devlet kurula
Dünya var oldukça Türk de var ola
Ülkeyi bilekle korur gibiyim

Hain barınamaz Anadolu’mda
Yürümek hakkımdır kendi yolumda
Dedemin mirası kırma kolumda
Gözümü kırpmadan yürür gibiyim

Kurtuluş hamlesi muhakkak yurtta
Erzincan, Erzurum, Kars’ta Bayburt’ta
Arslana yem olur tilki de kurt da
Dağ başını duman bürür gibiyim

Yönümü yöneltip Güneydoğu’ya
İngiliz musallat Mardin, Urfa’ya
Balıklar kokudan kanamaz suya
İbrahim gölüyken kurur gibiyim

Antep’i, Maraş’ı sarmış Fransız
Hatay’dan Seyhan’a varmış Fransız
İkinci Fransa kurmuş Fransız
Eli kolu bağlı durur gibiyim

Toroslar üstünden kaydım Ege’ye
Efeler yeminli gibi zeybeğe
Aslım alışmamış boyun eğmeye
Yunan’a yumruğu vurur gibiyim

İşgale uğramış İstanbul, İzmir
Büyük vilayetler düşmekte bir bir
Düşmana hıncımı bir Allah bilir
Tutup yakasından sürür gibiyim

Hazırlık içinde Sivas, Erzurum
Selamete doğru yönlenir durum
Gölge kabul etmez millî şuurum
Kahrımdan her yanım çürür gibiyim

Temmuzun üçünden yirmi üçüne
Kongre güç kattı fikrin gücüne
Yolculuk başladı Sivas göçüne
Belayı başımdan ırargibiyim

Bir iki üç derken eylülün dördü
Umulandan fazla alâka gördü
Amerika gözcü savmış Harbörd’ü
Rüyamı hayıra yorar gibiyim

Sekiz gün çalışır mutlu ayrılır
A
nkara’ya varma kararı alır
Bir Millet Meclisin teşkili kalır
Toprak yolu elle kürür gibiyim

Kayseri, Kırşehir, derken Ankara
Uyur mu sevinci varken Ankara
Bekler misafiri erken Ankara
Bu insan selinde erir gibiyim

Aralık ayının yirmi yedisi
Ana baba günü Dikmen Vadisi
Komşunun komşuya ilk havadisi
Soranlara haber verir gibiyim

Yirmi üç nisanın bayramı üçtür
Tarihe mal etmiş bunu bu millet
Anlatması kolay anlamı güçtür
Aklından çıkarmaz dünü bu millet

İ
lke Hacı Bayram cuması gelir
İkiye cemaat duası gelir
Üçe de egemen olması gelir
Taşıdıkça asil kanı bu millet

El ele vermekti günün hutbesi
Vatanı sevmenin sonsuz rütbesi
Kimsenin olmaya bunda şüphesi
Cihana duyurmuş ünü bu millet

Tekbir sesleriyle yeni meclise
Cemaat çevirmiş yönü meclise
Cumhuriyet adı konu meclise
Paylaşır şerefi şanı bu millet

Dinî merasimle açılan kapı
Atılır kaleden duyurma topu
Mustafa Kemal’in elinde tapu
Yaşar beklediği günü bu millet

Kanepe masası edilmiş temin
Celseyi açmaya müsait zemin
Millî Mücadele zaferden emin
Ağartır kararan tanı bu millet

Vekiller içinden başkanı seçer
Yaşının icabı Şerif Bey geçer
Meclise sadakat andını içer
İyi bilsin diye şunu bu millet

Millî hükümeti kurmak zamanı
Olumlu karara varmak zamanı
Hesapsızdan hesap sormak zamanı
Kaybettirmez adı sanı bu millet

Kanunlar çıkmalı Meclisimizden
Hiç kimse alamaz bu hakkı bizden
Millet nasiplensin millî feyizden
Defetti şüpheyi zanı bu millet

İlk teklif Mustafa Kemal’den gelir
Zaruret umumi ahvalden gelir
T
emiz sular temiz kanaldan gelir
Kendine seçmiştir yönü bu millet

Yirmi dört nisandır gün cumartesi
Yine toplanmakta Millet Meclisi
Mustafa Kemal’in artar yetkisi
Yaşıyor en mutlu anı bu millet

Tahammül mayısın üçüne kadar
Bu günde edildi dünya haberdar
Karşınızda Yeni Türk Devleti var
İsmiyle dünyaya konu bu millet

Kurtuluş savaşı savaşmak gerek
Vatanda huzuru bulana kadar
Yediden yetmişe kadın ve erkek
Bando zafer marşı çalana kadar

Doğuda Ermeni, batıda Yunan
Güneyde İngiliz, Fransayınan
Millî servetimiz yıkılan yanan
İş varmış yağmaya, talana kadar

Yer yer ayaklanma küçük isyanlar
Yarının yarısı buçuk isyanlar
Devlete millete açık isyanlar
İnsana ne kadar mala ne kadar

Kimin hizmetinde hain uşaklar
İhaneti mutlak anlayacaklar
Elbet seçilecek karadan aklar
Filandan başlayıp falana kadar

Tüm kara lekeler temizlenirler
Ne affedilirler, ne gizlenirler
Mutlak pişman olup, af dilenirler
Küçülüp yemine yalana kadar

Aslını unutup yerli düşmanlar
Bundan çıkamazlar kârlı düşmanlar
Asker kaçakları kirli düşmanlar
Birleşseler bizi bölene kadar

İstiklâl suyuna susarken vatan
Taşları bağrına basarken vatan
Kara kaderine küserken vatan
Cepheye koşsalar gülene kadar

Mukaddes topraklar işgalde iken
Ana, bacı kağnı ikmalde iken
Kumanda Mustafa Kemal’de iken
Durulmaz nefessiz kalana kadar

Birinci, İkinci İnönülerde
İz’ansız kafalar eğilmiş yerde
Dedemin yanında şehit peder de
Askerdir vâdesi dolana kadar

Tarihi Afyon’dan Dumlupınar’a
Her çağa vurmuştur sayısız tuğra
Gök delinir Türkler atınca nâra
Ya şehit ya gazi olana kadar

Atatürk başında Kocatepe’nin
Attığı adımda kendinden emin
Gücünüz yeterse buyurun, yenin
Trikopis dize gelene kadar

Burda İsmet Paşa, Mareşal Çakmak
Arzu Ahırdağ’dan ovaya bakmak
Kolay mı dürbünü elden bırakmak
Kat’i neticeyi bilene kadar

Yağız süvariler Aslıhanlar’da
Adatepe ise kesin kararda
Hesaplar görülsün Dumlupınar’da
Ordular yorulup yılana kadar

Dört gün dört gecenin meydan savaşı
Gelip teslim olan kurtarır başı
Bozulan tarafın kaçmak telaşı
Bornova ne kadar Kula ne kadar

“Akdeniz ileri” denildiğinde
Tekbir sesleri alındığında
Başlarına haciz konulduğunda
Koşuşma ne kadar, mola ne kadar

Türk ismi duyunca arka dönerler
Dişlisi kırılan çarka dönerler
Derhal aradaki farka dönerler
Sürdü mü süresiz ölene kadar

Böyle ulaşılmış Dokuz Eylül’e
İzmir kucaklaşır süvari ile
Atatürk bezenmiş laleye güle
Kordon boyu vecde gelene kadar

Kemâlî Bülbül’üm dünya da yoktum
Milletin kaderi tarihe baktım
Hayatta olsaydım savaşacaktım
Düşmanı kalbinden delene kadar